Akrep nehrin kenarında durmuş karşı kıyıya bakmaktadır.
Geçmek istemekte ama suyu geçmek için yaratılmamıştır, korkar.
Dostu olan kurbağaya seslenir:
Kurbağa kardeş, seninle dostuz biz,
dostluğumuz hatırına beni karşı
kıyıya geçirir misin?
Kurbağa kendinden emin bir şekilde:
Yapamam akrep kardeş, evet seninle biz dostuz
ama uzak durmalıyım senden.
Sen bir akrepsin ve zalim bir iğnen var, çekinirim senden.
Akrep, kurbağanın endişesini anlar, ama vazgeçmemiştir.
Bak kurbağa kardeş;
şimdi sen beni sırtına alıp karşıya geçirirken
seni sokabilir miyim hiç?
Bunu ancak bir aptal yapar.
Ben yüzme bilmem ki, seni sokarsam ben de boğulur ölürüm.
Mantıklı gelmiştir kurbağaya.
Hem eski dosttular, neden soksun ki? Kabul eder.
Akrep yaklaşır ve kurbağanın sırtına biner.
Suyu geçmeye başlamışlardır yavaş yavaş.
Derken, tam da suyun ortasında, kurbağa sırtında bir yanma hisseder. Akrep sokmuştur. Acı içerisinde
başını çevirir:
Neden? Neden yaptın bunu, bak şimdi sen de boğulup öleceksin...
Akrep üzgün ve pişman bir şekilde şöyle der:
Elimde değil.
İŞTE BENİM TABİATIM BU...
Bir başka yaklaşım
Hintli bir Adam suda Bata çıka ilerlemeye çalışan bir akrep görür. Onu kurtarmaya karar verir ve parmağını uzatır
AMA akrep onu sokar.
Hintli tekrar akrebi Sudan kurtarmaya çalışır
AMA akrep onu tekrar sokar.
Yakınlardaki başka birisi ona, onu sürekli sokmaya çalışan akrebi
kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmesini söyler.
Ama Hintli Adam şöyle der:
"Sokmak akrebin doğasında vardır.
Benim doğamda ise sevmek var.
Neden sokmak akrebin doğasında var diye
kendi doğamda olan sevmekten vazgeçeyim?"
Sevmekten vazgeçmeyin. iyiliğinizden vazgeçmeyin.
Etrafınızdaki insanlar sizi soksalar da ....
Çünkü bu insanlığın gereğidir.
OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ