Bir gün namazda iken evine hırsız giren Rabia, namazını bitirinceye kadar hırsızın bir şey bulamayıp eli boş döndüğünü anlayınca seslendi:
“Ey muhtaç adam, bari ibrikteki sudan abdest alıp iki rek’at namaz kıl da emeğin büsbütün boşuna gitmesin...”
Hırsız şaşırmış, korkuyla karışık bir ruh hâline kapılmıştı. Hemen abdest alıp orada namaza durdu. Rabia bundan sonra ellerini kaldırıp dua etti:
“Yâ Rab, bu muhtaç, benim evimde alacak bir şey bulamadı, onu Senin kapına gönderdim. Sen elbette benim gibi değilsin. Onu boş çevirmezsin.”
Namazı bitiren hırsızın, tövbe, istiğfar etmeye başladığını duyunca, bu defa da şöyle yalvardı:
“Yâ Rab, bu adam kapında birkaç dakika bekledi, hemen kabul ettin; ama bu âciz, bütün ömür boyu kapındayım, hâlâ böyle kabul edilemedim!” Kalbine doğan ses şöyleydi: “Üzülme, onu senin hürmetine kabul ettik!”
(bk. Cahız, elByan; Attar, Tezkiretü'levliya;, Hazreti Rabiatü'lAdeviyye)