“Bizde öyle. Misafir salonu, misafire özel tabak, çatal, kaşık yok. Biz bu dünyada zaten misafiriz. Misafir odası da neymiş, biz nerede oturup neyle yeyip içiyorsak bize nasılsa onlarda aynıları ile yetinsinler.
Ayrıca misafir umduğunu değil bulduğunu yer demişler, kimse özel muamele beklemesin, uğraşamam. Gösteriş için öyle oda takımları, yemek takımları falan düzemem. Her şeyim de ortada neysem oyum.Benim de, evime gelen beni olduğum gibi kabul eden kişi olmalıdır, temizliğim pisliğim kimseyi ilgilendirmez.
Beni seven bunlara bakmaz, bakıyorsa zaten benim için gelmiyordur, dedikodu malzemesi aramaya mana bulmaya geliyordur, o da hiç gelmesin daha iyi. Misafir mi ağırlıyoruz yoksa ona bakacak buna bakacak laf edecek diye stres mi yaşıyoruz.
Lazım değil kardeşim beğenmeyen gelmesin, laf edecek olan hiç gelmesin.” Yuh yani, bu kadar da olmaz, kim gider böyle insanın evine dediğinizi duyar gibiyim. Sanki misafiri önemsemem mi demek istiyor?
Sankisi yok “evet” aynen öyle diyor..Tamam, her şeye mana bulan dedikodu yapan insanı kimse ağırlamak istemez de. Çok yanlış misafire değer vermek kültürümüzde var. Biz millet olarak, inancımız gereği olarak misafire çok değer veririz elbette, misafirin yeri başkadır.
Elbette misafir gelince kullanacağımız tabak bardak çatal kaşık en iyisi olacak. Biz de o en iyileri misafirle beraber ķullanacağız. Biz öyle misafire değer vermeyen bir insanla ne dost olabiliriz ne de arkadaş. Yemeğimizi de özel yaparız ikramımızı da.
Bu bir inceliktir, misafirperverliktir, bir kültürdür, insana değer vermedir. Misafire özel davranmamak, itibar etmemek adam yerine koymamaktır, bir daha gelme demektir. Başka türlüsü bize uymaz, ananelerimize ters.
Maalesef şehir hayatının bencillikleri, hazırcılığı, koşuşturmaları insanları bu hâle getirmiş olabilir, ama git bir köy evine Anadolu’da. Seni hiç tanımasalar bile nasıl izzeti ikramda bulunduklarını gör, sonra dersin “beğenmeyen gelmesin”